ŞİİRLERE SIĞMAYAN İSTANBUL

ŞİİRLERE SIĞMAYAN İSTANBUL

ŞİİRLERE SIĞMAYAN İSTANBUL

 

İstanbul, dünya üzerinde şehir ve kültür kavramlarının hiç kuşku yok ki en güzel örneklerinden biridir. Hatta imparatorluklara yüzyıllar boyu başkent olma apoletiyle umutların da başkenti olmuştur. Şehre işlenen renkli kültürel doku, mekânsal çeşitlilikle de harmanlandığı için yaşama dair her alan, bu çeşitliliğin en estetik kaygılarıyla inşa edilmiştir.

İşte bu kozmopolit şehirde hepimiz için içimizi ısıtan bir semt, tarihi yapı ya da bir köşe var. Hem de âşık olunası yapıda ve hayranlık duyulup görülesi güzellikte. Öyle ki kimimiz bu şehri daha görmeden anlatılarla merak ediyor ya da ilhamının izinde bu şehirde bir yaşam için yola çıkıyoruz. Genellikle tek seferlik ziyaretler, bu şehirde rutin buluşmalara dönüşüyor.

İstanbul’un en eski şehirlerden oluşu bir yana, yaşayanların anlatıları ve dilden dile aktarılan bu masalsı şehir, birçok şairimizin de şiirine konu olmuştur.

Hanları, hamamları, kubbeleri, vapurları, köprüleriyle ve birçok nadide semtiyle şiirlere ya da güzel anlardaki o mekânlara dönüşmüş olan bu şehri, gelin şairlerimizin mısralarında gezelim.

Edebiyatımızın İstanbul şairi olarak da anılan ismi Yahya Kemal’in “Bir Başka Tepeden” şiirinde bahsettiği gibi İstanbul sevgisi bir başkadır;

“Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”

 

18. yüzyılın ünlü Divan şairlerinden Nedim’in kasidesinde yer alan beyitler, İstanbul’un bir taşının bile başka memleketlere değişilemeyeceğini vurguluyor. İşte Nedim’in taşı toprağı altın olarak anılan bu şehir için yazdığı o dizeler:

“Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır

Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedadır”

 

Aşk şairi olup İstanbul’u aşka mekân eden en güzide şairlerimizden Turgut Uyar’ın da dizelerindeki o İstanbul:

“Çocuklar gibi gülmüştük, hatırlarsın

Kapalıçarşı, Mahmutpaşa, satıcılar

Bir hafiflik içinde el ele, yaya.

Bir sabah vaktiydi, güzel ve taze

Mevsim bahardı…”

 

İstanbul'a olan tutkusunu ve özlemini daha ilk dizelerinde hissettiren edebiyatımızın ünlü şairi Orhan Veli’den bahsetmesek olmazdı. Hatta bu şairimizi birçoğumuz 1947 yılında yazdığı “İstanbul’u Dinliyorum” adlı bu şiiriyle tanıyor.

“İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;

Serin serin Kapalı Çarşı;

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;

Güvercin dolu avlular.

Çekiç sesleri geliyor doklardan,

Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;”

 

Cumhuriyet dönemi Türk şairlerimizden Özdemir Asaf ‘ın da olmak istediği yer olarak dile getirdiği bu şehir için yazdığı şiiri;

 

“Şu anda İstanbul’da olmak isterdim.

Mihrabat Korusu’nun dar yollarında seninle

Yan yana, yana yana yürümek…

Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul’u.”

 

Şiirlerle farklı dönemlere, farklı üsluplara ve farklı zevklere konuk olsak da değişmeyen tek şeyin âşık olunan İstanbul olduğunu görüyoruz. Âşıkları değişse de değişmeyen tek şey İstanbul’un kendisi.

İşte birçok şairimizin şiirinden taşan, ilham aldığı, âşık olduğu, arkadaş olduğu, yar olduğu ya da sevdiğine küstüğü efkârlı şehir İstanbul’u gelin siz de keşfedin.

 

@tasvirialem – Bilal Bağatır